6 Aralık 2008 Cumartesi

Aslanlar Hayıtlı Kahvehane


1980'lerin başıydı sanırım. Rahmetli Yakup Dayı (İnanç) sağdı. *Hayıtlı Kahve*yi Koca Adam lakaplı İsmail Güner isminde köylümüz işletiyor. Sanırım ilkokul bire gidiyordum. eski kır bekçisi olan Yakup Dayı ile... Köy Hizmetleri yada Devlet Su İşlerinden bazı devlet görevlileri köyde çalışma yapıyordu. Olayın gelişimini hatırlamasamda, arada bir iddia olmuş. Köyümüzün Yakup Dayı;

-"Ben bir kasa fıstıklı lokumu, bir saatte yerim!" derken. Memurlar;

-"Yiyemezsin. Yede görelim! Yersen sana bizden bir takım elbise" Ben olayın bundan sonrasına tanık oldum. Hayıtlı Kahveye Yakup Dayı ve köyümüzden birkaç kişi ile 3-4 yabancı birlikte girdiler. Adamlar sürekli,

-"Bak dayı bir şey olursa karışmayız. Mesuliyette kabul etmeyiz. Bir kasa lokum adamı fena yapar. Sıkıştırır" Yakup Dayı rahmetli her zamanki sakinliği ile,

-"Siz konuşun konuşun ben yerim siz bakarsınız" diyordu. Az sonra kahvedeki maslardan birisine bir kasa lokum konuldu. O devirde tahta kasalarda satılan lokumların üzerinde 3 sıra halinde çivilenmiş tahta kapak bulunurdu. Yakup Dayı yemeye başladı. Elini kasaya daldırıyor, 2-3 kaç lokum geldiyle lop ağzına 4-5 çiğleme löp mideye gönderiyordu. Bir ara kocaman elleri kasaya girmediğinden kasayı kaldırıp sallıyordu lokumlar açılmış tek tahta kapağın bulunduğu ve parmaklarının erişebileceği yere gelsin diye... Devlet Görevlileri gözleri fal taşı gibi açılmış, bir kasa lokumun yarısını yediği halde iştahından hiç bir şey kaybetmeden atıştırmaya devam eden Aslanlarlıyı izliyordu. Bir ara elinde bir keserle Koca Adam masadaki lokum kasasına uzandı. Yakup Dayı bir hamlede kasaya uzanan eli bileğinden tuttu ve,

-"Napıyon sen aslanım?"

-"Dayı bak erişemiyorsun, lokum kasasının diğer tahtalarınıda sökeyim. Rahat ye istedim!" Yakup Dayı öyle bir cevap verdiki, sanırım bu cevaptan sonra iddiaya giren memurlar, bırakın kasadaki lokumları Yakup Dayı'nın kendilerini bile yiyeceğini düşünmüş olmalılar. Zira gözleri yerinden fırlayacaktı;

-"Sana ne olum? O benim sorunum. Açında sizde rahatça götürün bir iki lokum değil mi?"


*Hayıtlı Kahve* Aslanlarda bir kahvenin önünde bulunan hayıt ağacından alır ismini. Köyümüz yaşlılarının anlattığına göre Selanik'ten Balkan Savaşları sırasında şimdiki köyümüze göç edildiğinde şimdi bu hayıt ağaçının bulunduğu yerde takriben 100 m2 civarında bir hayıt makiliği varmış. Yani en az 100 yaşındadır bu Hayıt Ağaçı. Hayıt genelde sepet örmede kullanılan bir tür çalı/ağaçtır. Mineçiçegigiller familyasından, batı ve güney anadolu'da yasayan akdeniz bitkisidir. Yaz ağlarında enfes koku veren mor çiçekler açar. Ağaç olması için en az 40-50 yıl yılda 2-3 kez bıdanması ve köklerinden gelen gücün bir-iki dala yoğunlaştırılması gerekir. Sapan çatalının en düzgün olduğu bitkidir. Şair İsmet Özel "Akla Karşı Tezler" şiirinde şöyle bir mısra kurmuştur;

"sözgelimi ben,
kendimhiç hayıt ağacı görmemişim,
görmeden ölürüm diye korkum da yok"
Yani hayıt ağacının nasıl bir serüvenle çalıdan ağaç olduğunu bilmiyorsanız, bu bilgiye sahip değilseniz karşınızda dursa bile onun değerini bilemezsiniz.


Cenk SARIGÖL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

hakaret, küfür, aşağılama içermeyen yorum yazacağız.